Etik

ÖNSÖZ

Dr. Şükran Gölbaşı
İstanbul Kültür Üniversitesi

22 Ocak 2010 “Önsöz” Toplum, Bilim, Teknoloji ve Etik Değerler.
Mantık, Matematik ve Felsefe 7. Ulusal Sempozyumu
(Ed. Arzu Yemişçi Şen ve Mesut Yıldırım,).
İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 129

“Karsı karsıya kaldığınız aşılması güç problemleri
mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu
problemler, mevcut düşünce yapınızın ürünüdürler”
Albert Einstein

İlki 26-28 Eylül 2003 Assos- Çanakkale’de düzenlenen Mantık, Matematik ve Felsefe (MMF) Sempozyumunun yedincisi 8-11 Eylül 2009 tarihinde Eski Foça’da gerçekleştirilmiştir. Her yıl farklı bir tema çerçevesinde düzenlenen MMF sempozyumunun yedincisinin başlığı “Toplum, Bilim, Teknoloji ve Etik Değerler” olmuştur. Bir yıl boyunca bilim insanlarının araştırma ve çalışmalarından birbirini haberdar etmek, bilimde yeni gelişmeleri tartışabilmek anlamında üniversite geleneğinin bir parçası olan, bilimsel toplantılar düzenlemenin önemine inanan İstanbul Kültür Üniversitesi, MMF sempozyumlarının tümünün tek başına düzenleyicisidir. İlki hariç, MMF toplantılarının tümü Eski Foça’da düzenlenmiştir. Sempozyum artık Eski Foça ile bütünleşmiş ve gelenekselleşmiştir.

MMF sempozyumunun diğer bilimsel toplantılardan iki önemli farkı vardır. Birincisi çok disiplinli olması, ikincisi ise sempozyumun Foça’daki orta öğretim kurumları ve Foça halkına yönelik programları en az sempozyum programı kadar önemsemesidir. Sempozyum süresince Foça’daki bütün okullarda da eş zamanlı olarak bilimsel toplantılar yapılmakta ve Foça halkına gece gözlem şenliği düzenlenmekte, böylece gökyüzünün sadece seyirlik bir şey değil, bütün bilimlerin doğuşuna kaynaklık eden eşsiz bir laboratuar olduğu halka anlatılmaktadır.

Bu sempozyumun en önemli özelliği, sadece disiplinlerarası olmasından değil, doğa bilimleriyle sosyal bilimleri buluşturmasından kaynaklanmaktadır. Disiplinlerin varoluşlarını borçlu oldukları kendi sınırlarını keskin çizgilerle belirlemelerinin, bir yandan da farklı bilme ve temsil biçimlerini dışarıda bıraktığı ifade edilmektedir (Yeğenoğlu, 2001:287). Dışarıda bırakılanlar, pozitivist bilim yapma anlayışının eleştirilmeye başlanmasıyla birlikte yeniden gündeme gelmiş ve disiplinlerarasılık tartışmaları son otuz yıldır bilim dünyasının tartışma gündemini oluşturmuştur. Bozkurt Güvenç’in (2005) ifadesiyle; bilginin önemi, kendi alanındaki derinliğiyle değil, sınır boylarında olanlarla ilişkisi ölçüsünde artmaktadır. Doğru olan, kendi alanını çok iyi bilen, ama dünyadan haberi olmayan sosyal bilimciler yetiştirmek değildir. Güvenç, bilimi tek tek ele aldığımız zaman bir işe yaramayacağını, hepsini birlikte ele aldığınız zaman bilimin büyüsünü görebileceğimizi ifade etmektedir.

Güvenç haklıdır, esasında sosyal bilimlerdeki epistemik kırılmaları, paradigma değişimlerini anlamak için önce Fizik bilimine bakmak gerekmektedir. Kuhn (2000) bilimin birikimci olmayan karşı tarihini yazarken, fizik bilimini örnek almıştır. Newton fiziğinden Einstein fiziğine geçişi, Ptoleme’ci evren anlayışından Kopernik’çi evren anlayışına geçişi kavramadan yapılan bilim, ister pozitif bilimlerde ister sosyal bilimlerde olsun çok eksik/köksüz kalır. Fizik biliminin geçirdiği dönüşümler, birer bilimsel devrim niteliğindedir ve bilgi kuramının ilkelerini değiştirmiştir. Bu paradigma değişiminin sosyal bilimlere yansıması, Avrupa merkezci bilimsel ilerleme anlayışının politik çıktılarının tartışmaya açılmasına neden olmuştur. Bilgiyi tanımlama yetkisinin sadece kendisinde olduğunu iddia eden, farklı bilme biçimlerini reddeden ve kendisini sorgulanamaz bir geleneğin, tekil bir tarihin ve evrensel bilginin temsilcisi sayan (Yeğenoğlu, 2001) söylemin kendi ideolojisini diğer ülkelere kurumsal pratik olarak dayatmasının ancak bu dönüşümlerden sonra tartışılabildiğini görmekteyiz. Bilimde bilgi yenilenmelerinin, Kuhn’un deyimi ile bilimsel devrimlerin, her zaman toplum ve toplumun değerler skalası üzerinde çok derin politik ve sosyal yankıları olmuştur.

Güvenç (2005), bilimleri birbirinden bağımsız kompartımanlar halinde düşünemeyeceğimizi söylerken, Kuhn da (2000) bilimi, içinde yapılmış olduğu toplumsal bağlamdan kopuk olarak düşünemeyeceğimizi bize göstermiştir. Bilim insanları, sorunları tanımlarken ve çözüm yolları önerirken, içinde yaşadıkları ve içselleştirdikleri değerler sistemine dayanırlar. Ahlaki, moral, estetik ve kültürel kaygıların ve toplumsal ilişkilerin geliştiği düzey ile bilimin geliştirildiği düzeyi de birbirinden ayıramayacağımız ifade edilmektedir (Kuyaş, 2000:45). Bilim yapan öznenin, bilim yaparken içinde yaşadığı topluma ait bütün değerleri, kendi tercihlerini dışarıda bırakması gerektiği yönünde pozitivist yaklaşımın savunusunun, Kuhn ve onun açtığı patikadan ilerleyen bilim insanlarınca çeşitli örneklerle doğru olmadığı gösterilmiştir. Ne bilim insanı ne de bilimin kendisi değerlerden bağımsız olabilir.

Bilimin tarafsızlığı, nesnelliği, ilerlemeci anlayışı ve evrenselliği söyleminin kendisinin de aslında bir tür değer yargısı olduğunun tartışmaya açılmasına paralel olarak, farklı bilim anlayışları ve farklı disiplinleri buluşturan platformlar da giderek önem kazanmaya başlamıştır. MMF, devamlılığı ve gelenekselleşmesiyle, bu konuda öncü olma özelliğini korumaktadır. Önceleri farklı disiplinden olan bilim insanlarının birbirini anlamakta zorlandığı, anlamaya çalışmaktan çok bir tür ayrışma ve yadsımanın hakim olduğu toplantılar, giderek farklı pencerelerden bakabilme çabasının daha da artmasına vesile olmuştur. Farklı disiplinlerin bir arada tartışmasını sağlayan MMF tarzı toplantılar; herkesin kendi doğrularını sadece kendi terazisinde tartmasının verdiği, bilimsel düşünüşle çok bağdaşmayan o çok kendinden ve yaptığından emin olma halini de sarsması anlamında, önemli bir girişimdir. Dileğimiz, izleyen toplantıların, sadece farklı disiplinlerin aynı platformda buluşmasının ötesine geçmesi, gerçekten disiplinler arası çalışmalar yapılmasına ve disiplinlerin sınırları dışına itilmiş konuların ele alınmasına vesile olmasıdır.

Nilüfer, K. (2000). Çevirmenin sunuşu. Kuhn, T. Bilimsel Devrimlerin Yapısı içinde (7-49) 5.bsk. İstanbul:Alan Yayıncılık
Güvenç, B. (2005). Dünyayı Tanımayan Sosyal Bilimci Olamaz. Uludağ Üniversitesi Dergisi, 5(19) 26-27.
Yeğenoğlu, M. (2001). Çok kültürlülük disiplinlerarasılık mıdır?. Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek içinde (287-298) İstanbul: Metis Yayınları

 

 

 

ContactspcBanaspcCreative Commons Licenseİçeriğimiz CC BY-NC
spcUlaşınspcLisansına tabidir

w3c HTML CSS Compatible

* * * Site kullanım şartlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz * * *