Mahpus Toplum II:
Yeni Liberalizmin Son Avlağı Olarak Hapishaneler
Şükran Gölbaşı
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,66(3), ss.424-429.2011
Giriş
Küresel sistemin efendilerinin, ulusal duvarlardan sonra hapishane
duvarlarınıda alaşağıedecek düzenlemeleri, birçok borç bağımlısıülkede aynı
anda hayata geçirme çabaları, Foucault’nun cezalandırma sistemlerinin
kapitalist sistemin gelişimine koşut olarak evrildiği yönündeki
kavramlaştırmalarınıdoğrulamaktadır. Fransız düşünce sistemleri tarihçisi
Foucault (1992), farklıdönemlerde toplumlarda farklıiktidar anlayışlarının
hakim olmasının kapitalist sistemin evreleriyle paralel bir gelişme olduğunu
savlamıştı. İktidar, değişen sistemin gerekleri doğrultusunda kendini sürekli
değiştirmekte, geliştirmekte ve teknolojilerini yenilemekteydi.
Üretim ilişkilerinin küresel çapta yayılması, ticari mantığın girmediği
hiçbir alanın kalmaması, ceza teknolojilerinin de inceltilip keskinleştirilerek
iktidarın girmediği hiçbir yer kalmayacak şekilde yeniden düzenlenmesini
beraberinde getirmiştir. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik gibi önceden devletin
kontrolü altında olan hizmet alanlarının ticarileştirilmesi, yeni girdiği evrede
kapitalizmi kesmemiş, cezaevleri de içindeki insanlarla birlikte kapitalist
sömürüye açılmıştır. Bütün ulusal duvarlarıyerle bir eden küreselleşme, yoksul
ülkeleri zengin ülkeler karşısında korumasız bıraktığıgibi, insanın
mahremiyetini koruyan tüm bariyerleri de yok eden gözetim ve cezalandırma
teknolojileri ile failini görünmez kıldığıiktidarın karşısında insanlarıtümüyle
savunmasız bırakmıştır. Yeni liberal politikalar doğrultusunda, sosyal devletin
tasfiye edilmesiyle katmerlenen yoksulluk, yeni disiplin ve ceza teknolojileriyle
kontrol altına alınmak istenmektedir.
İlk olarak 1980'li yıllarda Reagan döneminde ABD tarafından
uygulamaya başlanan ceza reformu çalışmaları, bugün Merkez Ülkeler
tarafından diğer ülkelere de dayatılmaktadır. GATS (Hizmet Ticareti Genel
Anlaşması) kapsamına alınan hapishaneler, küresel sistemin efendilerinin
önerileri doğrultusunda reforme edilmektedir. ABD’nin mahkumlar üzerinden
para kazanan acımasız sistemi, borçlu ülkelere örnek gösterilerek, bu modeli
hayata geçirmeleri için kendilerine kaynak tahsisi yapılmaktadır
(http://eski.mmo.org.tr/mmo/yayinlar/bulten/bulten52/gats.htm). Küreselleşme
retoriğinin bir parçasıolarak hapishanelerin koşullarının iyileştirilmesi,
mahkumlara yeni beceriler kazandırılmasıgibi mülahazalarla meşrulaştırılan
yeni ceza reformu, 30 yıldır dünya çapında uygulanan liberal programların bir
parçasıdır. Yeni ceza reformu, suç yerine suç işleme potansiyelinin cezalandırılması, cezaların ağırlaştırılması, ceza sisteminin özelleştirilmesi, mahkumların
çalıştırılmasıve hapishane dışında da işletmelere kiralanabilmesi, yeni
hapishanelerin kurulmasının teşviklerle desteklenmesi gibi hedefleri
kapsamaktadır.
Cezaevlerinin Özelleştirilmesi
Liberalizmin küresel yayılımıile eşzamanlıolarak, bir yandan özel ya da
yarı-özel hapishane modelleri hayata geçirilirken bir yandan da ceza
reformuyla, cezalandırma kazanca tahvil edilmektedir. Özdek’in (2005) ceza
politikalarıyla ilgili araştırmasından, cezanın kazanca tahvil edilmesinde pek
çok farklıhapishane modeli ve yöntemlerin bir arada hayata geçirildiğini
öğrenmekteyiz. Kamu-özel ortaklığı şeklinde yürütülen hapishane modelinde,
cezaevleri özel şirketler tarafından işletilmekte, şirketler özel hapishaneler
kurabilmekte ve kendi güvenlik görevlileri ile bunlarıişletmektedirler. Özel
cezalandırma şirketleri, işlettikleri hapishanelerde çıkarttıklarıgünlük maliyet
hesabıüzerine ekledikleri kar payıile yönetim masraflarınıdevletten tahsil
etmektedir. Şirketlere ödenen paraların büyüklüğünün şirketlerin iştahını
kabarttığı, son yıllarda kurulan ceza şirketlerinin gelirlerinin kat kat büyüdüğü
ifade edilmektedir. Yeni türeyen uluslararasıceza şirketlerinin, Avrupa ve
Üçüncü Dünya hapishane pazarının kapılarınızorlamakta olduğu ve adalet
sistemlerini özelleştirmeleri konusunda üzerlerinde baskıkurdukları
belirtilmektedir.
Özel cezalandırma şirketleri dışında bir başka model olan mahpus
kiralama sistemi ise, şirketlerin hapishane yönetimleri ile sözleşme yaparak
mahpuslarıçalıştırmasıesasına dayanmaktadır. Özel hapishane modeli, bugün
425
İngiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika gibi birçok ülkede
uygulanırken, Fransa, Danimarka, İtalya, Macaristan, Japonya, Şili, Peru gibi
birçok devlet ise, yarı-özel hapishane sistemine geçişsürecindedir. Yarı-özel
sistemde, hapishanenin yönetimi ve gardiyanlık hizmetleri devletin tekelinde
kalırken, hizmetler özel sektöre ihale edilmektedir. Yarı-özel hapishane
sistemini uygulamakta olan İsrail, Litvanya, Kosta Rika, Güney Kore, Lesotho,
Meksika ve Tayland gibi ülkelerin ise özel hapishaneler için ceza şirketleriyle
görüşmeleri sürdürdüğü belirtilmektedir
Cezanın Kâra Tahvili Mahpusluk Sürelerinin
Uzamasına ve Mahpus Nüfusunun Artmasına Yol
Açmıştır
İstanbul Barosunun “Mahpus Haklarıve Cezalandırma Sistemleri”
konulu sempozyumunda sunulan bildirilerin gösterdiği gibi, Ceza Reform
çalışmalarıyla değiştirilen ceza yasalarının başlıca özelliğinin, daha sert ceza
kurallarının getirilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu sempozyumda yine
Özdek’in (2000) bildirisinde belirttiği gibi, ABD’de gerçekleştirilen reform
çalışmalarıyla, belirli suçlar için öngörülen hapis cezalarının süreleri uzatılmış,
mahkumların hapishanelerdeki iyi halleri gibi nedenlerle şartlıtahliyesi ve
yargıçların takdir yetkisi kaldırılmış, bazısuç türleri için ise zorunlu asgari
hapis cezalarıgetirilmiştir.
Ceza sürelerinin uzatılmasısonucu, hapishanelerdeki mahpus nüfusu
artmasının, reformun stratejik amaçlarından biri olduğu ifade edilmektedir.
Reform ilkelerini uygulayan eyaletlere yeni hapishaneler kurmalarıve mevcut
hapishaneleri genişletmeleri için teşvik verilmektedir. Reformdan sonra daha
çok mahkumun, daha uzun sürelerle hapiste kaldığı, mahkum nüfusunun her yıl
ortalama % 7 oranında arttığıbelirtilmektedir.
Hapishanelerin özelleşmesine paralel olarak, ABD'nin bazıeyaletlerinde,
mahkumların mahkemelerce verilen cezaların daha da fazlasınıçekmelerine yol
açacak düzenlemeler kabul edilmiştir. Bu bağlamda ikinci kez şuç işleyenlerin
cezasınıkatlayan ve üçüncü kez suça ise 25 yıl ila müebbet arasıceza öngören
düzenlemeler yapılmıştır. Bir eyalette, çalışma ve eğitim programlarına
katılmayan mahkumların ceza sürelerini ek bir ceza ile uzatmayıamaçlayan
1.000'den fazla yeni yasa çıkarıldığı, bu yasalar sonucunda artan mahkum
sayısının sadece Kaliforniya'da 17 yeni hapishanenin inşa edilmesini
gerektirecek düzeye ulaştığıveriler arasındadır.1999-2003 yıllarıarasında
hapishane nüfusunun artışoranı, Hollanda’da % 34.2, Finlandiya’da % 31,
İsveç’te % 22.1, İzlanda’da % 14.8, İtalya’da % 13.9, Norveç’te % 9.4’tür.
Emek Sömürüsünün Yeni Boyutu, Mahpushane A.Ş.
Bugün ABD ve onu izleyen birçok Avrupa devleti, Rusya, Almanya,
Kamerun, Burma, Pakistan, Çin, Japonya ve eski sosyalist ülkeler mahkumların
çalışma zorunluluğunu tanıyan devletler arasındadır. ABD’de özel şirketlere
mahpus emeğini pazarlayan model diğer devletlerde de “mahkumlara meslek
öğretip işve gelir sağlamak, atıl kapasiteyi çalıştırmak” gibi retoriklerle
meşrulaştırılmaktadır (Özdek, 2005). Dışarıda sosyal devlet yok edilip yoksul
insanların yaşamınıidame hakkıbile ellerinden alınırken, dışarıdaki işsizlikle
ilgili politika geliştirilmek yerine, içeridekilere gösterilen bu özel ilginin tabii ki
çok özel nedenleri vardır.
Yasalar genellikle mahpusun çalıştırılmasıkarşılığında asgari ücret
ödenmesini öngörürken uygulamadaki rakamların bunun üçte birine tekabül
ettiği belirtilmektedir. Örneğin, İngiltere’de mahpuslara günde 1 pounddan az
ödenmekte, Yeni Zelanda’da mahpuslara ödenmesi gereken ücretin yarısı
masraflar için hapishane yönetimine aktarılmakta, geriye kalan yarısıise serbest
kaldığında mahpusa verilmek üzere bankada biriktirilmektedir. Türkiye dahil
birçok başka ülkede de benzer uygulamalar rapor edilmektedir (Özdek, 2005).
YarıAçık Cezaevi Olma Yolunda Kararlı Adımlarla
İlerleyen Türkiye
Türkiye’de de cezaevlerinin özelleştirilmesi ve mahkumların özel sektöre
kiralanmasıkonusunda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Yüksek güvenlikli
cezaevlerinin finanse edilmesi, F Tipi cezaevlerinin kuruluşu, mahkum
emeğinin kullanılmasının yeniden düzenlenmesi gibi hususlarıkapsayan
cezaevi reformu 1997’de çıkarılmıştır. Bu yasa ile daha önce sadece açık
cezaevlerinde mahkum çalıştırılırken, kapalıcezaevleri, çocuk ıslahevleri ve
tutukevleri de bu kapsama alınmıştır. Yasanın yürürlüğe girdiği Ağustos
1997’den itibaren çalıştırılan hükümlü ve tutuklu oranıistikrarlıbir şekilde artış
göstererek 2002 yılıitibariyle % 41.8’e ulaşmıştır. 68 tür işkoluyla fabrikalar
mahpushane içine taşınmış, ayrıca hapishane dışında da mahpus çalıştırılması
hakkında protokol imzalanmıştır. Mahkumlara ödenen ücretler ise bugünkü
asgari ücretin çeyreğine bile erişmemektedir. Mahkum emeğinin sömürülmesi,
sorunun yalnızca bir boyutudur. Daha vahimi ise çalışmayıkabul etmeyen
mahkumların, insani birtakım ihtiyaçlardan yoksun bırakılmalarıve çeşitli
disiplin cezalarına tabi tutulmalarının yanısıra 1 yıldan 3 yıla kadar çeşitli
cezalara çarptırılmalarının ceza yasasında yer almasıdır (Özdek, 2005).
Bundan bir sonraki aşamayımeşrulaştırmak üzere bu süreçte basında
(Bıçak, 2007) ve akademik dergilerde bazıaraştırma ve raporların yayınlandığı
427
görülmektedir (Şahin ve Görkem, 2007). Görüldüğü gibi, hapishanelerin
GATTS kapsamına alınmasıyla başlayan süreç tıkır tıkır işlemektedir.
AşırıCezalandırmadan Kâr Elde Etme
Hürriyet gazetesinin internet sitesinde, dünyada suç işleyen insanların
sayısıarttıkça, ABD’de borsaya da kote olan bazıözel hapishanelerin piyasa
değerlerinin milyar dolarıaştığıbelirtiliyor. Gazete devamla, özel hapishane
sektörünün ünlü firmalarının yatak kapasitelerini ve artan mahkum oranlarını
son derece doğal bir ekonomi haberi gibi vermesiyle dikkatleri çekiyor
(http://www.hurriyetim.com.tr).
İstatistikler, Türkiye’de de adalet sisteminin ceza tehdidine çok sık
başvurduğunu göstermektedir. 1995 yılıitibariyle, bir yılda hakkında ceza
yargılamasıyapılan kişi sayısı, 2.500.785’ tir. Bunlardan 1.490.408 kişi o yıl
içinde açılan davaların sanıklarıdır. Suç işleme kabiliyeti olmayan çocuklar
dahil, nüfusu yetmişmilyon olan ülkemizde, ortalama yaşam süresinin altmış
yıl olduğu varsayılırsa, bu durum, toplumu oluşturan her bir bireyin hayatı
boyunca sanık olma riskinin birden fazla olduğunu göstermektedir (Bıçak,
2003).
Rıza Türmen’in belirttiğine göre (2011), “Yargıtay 9. Dairesi, 31
Aralık’ta yürürlüğe giren CMK’nın (Ceza Muhakemesi Kanunu) 102.
maddesindeki tutukluluk süresini, ağır cezalık suçlarda en fazla 5 yıl, özel
yetkili mahkemelerin görev alanına giren örgütlü suçlarda en fazla 10 yıl olarak
yorumlamıştır.”. Ülkemizde yargılama sürecinin uzunluğu da buna
eklendiğinde bu sürelerin azamisinin uygulanacağıaşikardır. Mevcut
uygulamada, tutuklama süreleri 10 yılıaşan tutukluların yeni salıverildiğini göz
önüne alırsak fiili uygulamanın en uzun sürelere karşılık geldiği görülmektedir.
2009 yılıverileriyle Türkiye’de tutukluların hükümlülere oranının %59 olduğu
belirtilmektedir (Fendoğlu, --- )
Gerek Turkiye’de, gerekse ABD de suç işledikleri gerekçesiyle
cezalandırılanların büyük bir bölümünü ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı
konumda olanların oluşturduğu ifade edilmektedir. Tüm Dünyada 1980’li
yıllardan itibaren hapsedilen kişi sayısında büyük artışyaşanmasıve en büyük
artışın (ceza reformunun başlatıcısı) ABD’de olmasıdüşündürücüdür. Azınlık
gruplarına mensup kişilerin hapsedilmeleri, daha da bir orantısız şekilde
gerçekleşmektedir (Bıçak, 2009).
Kapitalizmin yeni sömürü alanıartık hapishanelerdir. Ne kadar çok
mahkum, o kadar ucuz işgücü demektir. Üstelik her türlü vergi, pirim ve
yönetim masraflarından arınmıştemiz para olarak.
Ankara Açık Cezaevi Müdürü Mahir Özdağ’ın Tercüman Gazetesine
(2004) verdiği röportajdan Açık cezaevi işyurtlarının net yıllık gelirinin 12
trilyon (yeni parayla milyon) TL.civarında olduğunu öğreniyoruz. Akşam
Gazetesinin (2010, 2 Ağustos) bir haberinden ise 2009 yılında mahkumlara
ödenen yevmiyenin yaklaşık 5 TL olduğunu öğreniyoruz, yani aylık 150 TL
civarında.
Toplumlarısosyal güvencelerden mahrum bırakarak ve istihdam
yaratmayarak yoksullaştırıp suça itmek, insanlarıönce suça itip sonra içeri
tıkmak, önce tutuklayıp sonra suç isnat etmeye çalışmak, tutukluluk sürelerinin
insan ömrünün altıda birini kapsaması, fikir suçlarının terör kapsamına alınıp
gözaltısürelerinin uzatılmasıve cezalarının ağırlaştırılması, yazan-çizen
insanların yazma ihtimali olduğu kitaplardan dolayıpotansiyel suçlu olarak
içeri alınmasıgibi mevcut uygulamalara baktığımızda, ceza politikalarında
yaşanan dönüşümlerin ısrarla “reform” olarak adlandırılmasıironidir. Reform
adıaltında cezalandırma iktidarının sınırlarının genişletildiği, suçun önlenmesi
yerine klasik çağdaki ibret politikalarına benzer yöntemlerle insanların
sindirilmesinin amaçlandığıgörülmektedir.
İnsanların adalet duygusunu derinden yaralayan yeni ceza reformunun
daha insani bir düzene hizmet etmeyeceği açıktır.
Kaynaklar
Akşam Gazetesi (2010) “Cezaevi fabrika gibi oldu”, 2 Ağustos 2010
Bıçak, V., (2003) “CMUK Tasarısı, Türkiye’nin değişim ihtiyacı”, Zaman Gazetesi, 23. Haziran 2003
Bıçak, V., (2009) “AşırıCezalandırma Eğilimi”, Gazete Habertürk, 19 Ekim 2009
Bıçak, V., (2007), “Cezaevlerinin Özelleştirilmesi Nihayet Gündemde", s.11.Radikal, 15 Aralık 2007
Fendoğlu, H. T. (2010) “Türkiye’de Cezaevleri ve Ceza Politikası” 30 Ekim 2010,
http://www.sde.org.tr/tr/kose-yazilari/638/turkiyede-cezaevleri-ve-cezapolitikasi.aspxtfendoglu@sde.org.tr
Foucault M., (1992). Hapishanenin Doğuşu(çev.M.Ali Kılıçbay). Ankara: İmge Yayınları
Hürriyet (2004)“Suç katlanıyor hissedarlar para basıyor” 24.4.2004,
http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~4@nvid~402721,00.asp
Özdek,.Y., (2005) “Ceza Reformunun Görünmeyen Yüzü: Hapishanelerde Zorla Çalıştırma”,
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=2015, (14 Mart)
Özdek,.Y., (2005), “Küreselleşme Sürecinde Ceza Politikalarındaki Dönüşümler”
8-9 Aralık 2000 tarihli "Mahpus Haklarıve Cezalandırma Sistemleri" Sempozyumu, İstanbul Barosu,
İstanbul
429
Şahin, M, ve Görkem, H., (2007) “Kamusal Hizmet Olarak Cezaevi Hizmetlerinin Özelleştirilmesi, ve
Türkiye’de Özel Sektör Cezaevinin Uygulanabilirliği” Yönetim ve Ekonomi14(2), 20-28
Tercüman (2004), “Mapushane A.Ş. Para Kırıyor”, 18.2.2004
Türmen, R. (2011), “Tutukluluk süresi”, Milliyet, 05 Ocak 2011
Banaİçeriğimiz CC BY-NC
UlaşınLisansına tabidir
* * * Site kullanım şartlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz * * *