Ana Sayfa > Popüler Yazılar > Ayvalık Magazin > 2013-Yazılar > Vücut denen mükemmel makine

Vücut denen mükemmel makine

 

NE YERSEN OSUN

Şükran Gölbaşı


Vücut denen mükemmel makinenin işleyişi

 

Doğasını bozmadığınız her şey kendini yenileme gücüne sahiptir, insan vucudu da öyle. Peki ne yapıyoruz da doğamızı bozuyoruz, vücudumuzu kendini yenileyemeyecek, onaramayacak duruma nasıl getiriyoruz? Tabii ki doğal olmayan yiyeceklerle. Doğada kendiliğinden var olan hiçbir şey, insan vücuduna zararlı değildir. Bilmeden zehirli bir ot bile yemiş olsanız, doğasına yabancı olmadığı için vücudun onu arıtma yeteneği vardır.

 

İnsan savunma sistemi ilk 5 yıl içinde kendini tamamlar

Bir bebek büyüme aşamasında doğada var olan nelerle karşılaşmışsa ona karşı savunma sistemini kodlar ve bir ikinci karşılaşmada onu hemen tanır. Bedenine uymayan bir şeyle karşılaştığında hemen ona karşı gardını alır, kısa sürede onu alaşağı eder. Bir bebek 5 yaşına gelinceye kadar vücudu ne kadar mikrop, bakteri ve virüsle karşılaşmışsa onların bilgisini kaydeder.

 

Bu kayıt işlemi 5 yaşında durur. Beş yıl yeterli bir süredir, doğada vor olan her şeyi vücuda tanıtmak için. İşte bu tanışma faslı bittikten sonra vücut yeni bir zararlı ile karşılaştığında nasıl başa çıkacağını bilemez. Bir de doğal olmayan, çeşitli kimyasal süreçlerle insan eliyle yapılmış şeylerle başa çıkmayı beceremez. Çünkü insan milyonlarca yıl içinde otuyla, böceğiyle, taşıyla, toprağıyla doğayla birlikte evrilerek bugüne gelmiştir. Bu nedenle kendi yapı taşı ile doğada kendiliğinden var olan her şeyin yapıtaşı benzer maddelerden yapılmıştır. Birbirine yabancı değildir, karıştığında birbirinin yapısını bozmaz.

 

Vücut ne olursa kendini savunma, arıtma yeteneğini kaybeder?

İnsan eliyle ve kimyasal süreçler kullanılarak yapılmış şeyleri vücudun tanıyarak savunma sistemini harekete geçirmesi ve arıtıp vücudun dışına atması zordur. Vücut bunlarla başa çıkmak için, sınırlı ve hayati önemdeki bazı kimyasallarını kullanır. Sürekli benzer kirleticilere maruz kalmak, insan metabolizmasının düzgün çalışması için gerekli kimyasalların hızla tüketilmesine neden olur ve sistem bu açığı tolere etmek için başka bazı enzimlerinin ve hormonlarının salgısını artırır.

 

Aslında insan vücudu mükemmel bir tasarımdır, kısa sürede bu anormal durumu normale çevirecek denge mekanizmalarını devreye sokar, fakat sürekli benzer şeylerle vücudu tehdit ettiğimizde vücut doğal dengelerine uzun süre dönemeyince yeni anormal durumu sürdürecek yeni bir denge kurar. Bu yeni denge, hayati organları sürekli bir tehditten korumak için kurulmuş anormal bir dengedir. Bu, daha farklı kan basıncı (tansiyon), daha fazla ya da az kan şekeri, daha fazla kolesterol, kalbin çarpıntısının anormalleşmesi vb. bir dizi şeyin değişmesi, bazı kimyasallarını/minerallerini yitiren organlarının yapısının bozulmaya başlaması demektir.

 

Vücudumuzu nasıl çöp kutusuna çeviriyoruz?

Çok kolay, başta arıtılmış, doğasından uzaklaştırılmış yiyecekler yiyerek, ikincisi de taze olmayan ve tazeymiş gibi bozulmadan kalabilmesi için içine kimyasal kattığımız yiyeceklerle. İnsan sağlığının bozulmasının miladı ateşin icadıyla eş zamanlıdır diyebiliriz. Çünkü pişen yiyecekler kendilerinin sindirilebilmelerini sağlayan enzimleri yitirirler. Bir de mikrowave’de pişmişse içindeki hayati her şeyi yitirir. İkinci en kötü şey ise şekerin ve unun doğal halinden uzaklaştırılarak saflaştırılmasıdır diyebiliriz. Yine bize ayrılan yer doldu. Vücudumuzu nasıl çöp kutusuna çevirdiğimizi ayrıntılı olarak incelemek yine sonraki sayıya kaldı. Gelecek sayıda en çok tükettiğimiz ve vücudumuzu perişan eden yiyecekleri ve verdiği zararları işleyeceğiz. Sağlıkla kalın.

http://ayvalikmagazin.com/temmuz-2013-18.html

ContactspcBanaspcCreative Commons Licenseİçeriğimiz CC BY-NC
spcUlaşınspcLisansına tabidir

w3c HTML CSS Compatible

* * * Site kullanım şartlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz * * *