Ana Sayfa > Popüler Yazılar > Gazete Yazıları > Küresel Kriz Karşısında Bağımsız ve Sorumsuz Merkez Bankamız

Küresel Kriz Karşısında Bağımsız ve Sorumsuz Merkez Bankamız

 

Dr. Şükran Gölbaşı
Cumhuriyet Gazetesi
Bilim ve Teknoloji 28 Kasım 2008

Son günlerde, küresel krizin Türkiye'yi de sarsmaya başladığının nihayet kabul edilmesiyle birlikte, Merkez Bankası'nı (MB) göreve çağıran haberler ve köşe yazıları da artmaya başladı. Acaba krize karşı önlem almak üzere göreve çağrılan MB'nın elinde, böyle bir krizde ülkeyi düze çıkaracak ya da daha az zarar görmesini sağlayacak bir gücü, araçları ya da böyle bir niyeti var mıdır? Bunu anlayabilmek açısından, MB'nın kuruluş amaçlarını ve yeni liberal politikalarla birlikte kuruluş yasasında ve hizmet amaçlarında yapılan değişimi incelemekte fayda vardır.

Devletler ulusal ekonomilerini başlıca üç politika aracı ile yönetirler. Bunlar, iktisat politikaları, mali politikalar ve para politikalarıdır. İktisat politikaları devletin, kamu iktisadi kuruluşları aracılığı ile bizzat bir ekonomik aktör olarak ekonomiye yön vermesidir. 24 Ocak Kararları ve izleyen yeni liberal politikalar çerçevesinde yapılan özelleştirmeler ile, Türkiye bilindiği gibi bu politika araçlarını özel sektöre haraç-mezat devretti.  Mali politikalar, devletin teşvik, destek, vergi indirimi veya artırımı yolu ile piyasalara yön verebilmesidir. Yine aynı dönemde Türkiye, IMF, Dünya Bankası ve Brüksel ile yaptığı anlaşmalar ile Mali açıdan da ülke yararına politikalar izleme hakkından bu kurumlar lehine vazgeçmiştir. Geriye kalan, döviz kurunu belirleme, faiz oranlarının saptama, piyasalara para sürme ve ülkeye döviz giriş çıkışı konusunda söz sahibi olmayı kapsayan para politikalarıdır. Aslında para politikaları, yardımcı bir politika olup ülkenin milli gelir istihdam, kalkınma, bölgelerarası dengeli bir politika izlenmesi, kambiyo kontrolleri, para arzı ve borçların idaresi gibi temel göstergelerinin ayarlanmasında kullanılırlar. MB'ları, bu amaçları çeşitli araçlar vasıtasıyla uygulayan kurumlardır. Daha önce bu amaçları, ulusal çıkarlar ve politikalar doğrultusunda hükümetlerle işbirliği içinde gerçekleştiren MB, çeşitli tarihlerde (1983, 2001) kuruluş kanununda yapılan değişikliklerle bağımsız(!) hale getirilerek görev alanı son derece daraltılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dünya sisteminin en önemli özelliklerinden biri, para idaresinin ulus devletler düzeyinde örgütlenmiş, göreli olarak bağımsız MB'cılığı sistemi üzerine temellenmiş olması idi. Burada kastedilen bağımsızlık, tek tek ulus devletlerin, sömürgeci devletlerden ayrı bir para kasası, ulusal para basma ve kendi parasını denetleme yetkisi, ulusal sermayesini düzenleme ve denetleme yetkisinde diğer ülkelerden bağımsız olması demektir. Bu anlamda TCMB'nın kuruluşu, Türkiye'nin bağımsızlık sürecinin en önemli kurumsal gelişmesi olarak nitelenmektedir. 1931 tarih 1715 sayılı kuruluş yasasında, "ülkenin kalkınmasının sağlanması" MB'nın temel görevi olarak tanımlanmıştır. 1970 yılında ise 1211 sayılı yasayla Bankanın amaçları "kalkınma planlarını ve hükümet politikalarını desteklemek" olarak genişletilmiştir.

1980'lerden itibaren bu durum değişmiştir. Gerek gelişmiş ve gerekse azgelişmiş ekonomilerin para yaratma yetkileri, dünya parasını denetleyen ve düzenleyen Merkez devlet olarak ABD tarafından sınırlanmıştır. Merkez ve Çevre bloğu ekonomilerdeki para idaresi, piyasa kurallarına tabi kılınmaya zorlanmıştır. Kapitalizmin krizden çıkması için devreye sokulan yeni liberal politikalarla, ekonomi yönetimi "özerk kurullar"a devredilerek ve MB'ları bağımsızlaştırılmıştır. IMF, Dünya Bankası gibi küresel ekonominin düzenleyicisi konumundaki kurumlar, Avrupa Birliği muktesebatını hazırlayanlar ve yeni-liberal iktisatçılar, ısrarla MB'nın bağımsızlığını savunmuşlardır. Bu dönemde savunulan MB'nın Bağımsızlığı söylemi, II. Dünya savaşı sonrası savunulandan farklıdır. Yeni liberal ideolojinin, günlük dilde olumlu çağrışımı olan kelimelere, bilinen anlamlarıyla taban tabana zıt anlamlar yükleyerek kullanması burada da karşımıza çıkmaktadır. Buradaki "bağımsızlık" kavramı, beter bir bağımlılığa referansla kullanılmaktadır. Yeni liberal dönemde bağımsızlıktan  kasıt, MB'larının ulusal politikaları destekleyici amaçlarının yok edilmesi ve ulus devletlerin ulusal çıkarları yönünde düzenleme yapma yetkilerinin kısıtlanmasıdır. Bir devletin en önemli para politikası aracı olan kurumun, o ulusun çıkarlarından bağımsız amaçları olabileceği düşüncesi, esasen kurumun kuruluş amaçlarıyla çelişkili bir durum yaratmaktadır.

Yeni liberal politikaların kabul edilmesiyle, diğer ülkelerle birlikte Türkiye'de de, DB kredi koşulları ve Maaschrict kriterleriyle vasıtasıyla MB'nın ulusal para politikası araçları uluslararası merkezlerin emrine verilmiştir. Post-Washington Mutabakatı prensiplerine göre, MB, özgün faiz ve kur politikalarıyla uluslararası finans sermayesinin spekülatif hareketlerini güçleştirecek müdahalelerden kaçınmalıdır. Ocak 2006'dan beri MB'nın yeni görevi, ulusal ekonominin üretim, istihdam ve ihracat gibi sorunlarıyla ilgilenmek ya da sağlıklı bir ulusal para politikasının yürütülmesi değildir. MB, finansal kesimleri ilgilendirmeyen bu uğraşlar yerine, sadece enflasyon hedeflemesi yapmak amacına sıkıştırılmıştır. Bilindiği gibi enflasyon, finansal varlıkların değerlerini yiyip bitirdiği için finans sermayesi açısından en tehlikeli problem olarak nitelenmektedir. Bankanın görevi sadece bu tehlikeyi önlemek olmalıdır. Sadece bu hedefe odaklanıp, ulusal ekonominin gerçeklerini ve değişen koşulları göz ardı etmek, MB'nın genel anlamı ile makro istikrar görevi ile bağdaşmamaktadır.

Sermaye hareketlerinin tümüyle serbestleştirildiği ortamlarda, MB'larının aktif para politikası uygulama imkânı kalmamaktadır. Böyle bir ortamda faiz hadlerini düşürmeye çalışmak, ülkeden sermaye çıkışlarını harekete geçirerek bu politikayı işlemez duruma getirmekte; döviz kurunu yükseltip net ihracat artışı sağlamak çabası da yine uluslararası sermaye hareketleri ile etkisizleştirilmektedir. Dolayısıyla, bu şartlar altında MB'ları tek bir görev üstlenebilmektedir; fiyat istikrarı dışında hiçbir ekonomik değişken ile ilgilenmemek. Türkiye gibi, ödemeler dengesinin cari işlemler kalemlerinde gerekli dengelerin henüz kurulamamış olduğu ülkelerde, bunun anlamı, MB'nın uluslararası finans piyasalarının basit bir döviz bürosu haline dönüşmesi ve ulusal ekonominin yüksek reel faiz ve düşük kur sarmalında istikrarsızlığa sürüklenmesi demektir.

Böylece ekonominin ve toplumun ihtiyaçları ikinci plâna itilmektedir. Asıl ve daha önemli olan ise, hükümetlerin kamu açıklarının finansmanında MB kaynaklarına başvuramamasıdır. Burada bilinçli bir şekilde dile getirilmekten kaçınılan husus, kamu açıklarının MB tarafından finanse edilmediğinde hangi yolla finanse edileceği ve bunun neye malolacağıdır. MB'nın karşılamadığı kamu açıkları, uluslararası finans kuruluşları tarafından finanse edilmektedir. Tabii bunun bedeli, ağırlaştırılmış dış borç ve faiz yükü ile ülke halkına ödetilmektedir. Bunun anlamı, iç ve dış borç yoluyla sermayeye kaynak aktarmaktan başka bir şey değildir. Son düzenlemelerle hapsedildiği amaçla, MB, uluslararası mali çevrelere bağımlı kılınmış ve  böylelikle sermaye birikimine katkıda bulunmak için ulusal kaynakların dışarı çıkışına aracılık eder konumuna düşürülmüştür. Erinç Yeldan'ın Mart 2007'de TCMB ve DPT verilerinden derleyerek yaptığı hesaplamalara göre, Merkez Bankamızın "enflasyon hedeflemesi" uygulamasına geçtiği Ocak 2006'dan bu yana uluslararası finans spekülatörlerine ortalama olarak yüzde 12-16 civarında bir getiri sunmakta olduğu anlaşılmaktadır.

Ulusal paranın düzenlenme yetkisinin küresel kurumların kontrolüne geçmesi, kapitalist bir devletin toplumsal sınıflarıyla kurduğu iktidar ilişkisini ve bu iktidarı denetleyebilme gücünü ve kapasitesini küresel kurumlara devretmesidir Yani, MB'larının yeni liberal politikaların öngördüğü bağlamda bağımsızlaştırılması, ulusal devletlerin bağımsızlıklarını kaybetmesinden başka bir anlama gelmemektedir.  O halde, MB'nı krize çare bulsun diye göreve çağırmanın, ülkenin düze çıkmasına ve krizin etkilerini en ağır yaşayan emekçi kesimlere hiç bir yararı olmayacaktır. Çünkü 1980'li yıllarda kapitalizmin yine küresel ölçekte bir krizinin ardından, Türkiye'de kurumlar yeniden biçimlendirilirken MB'na biçilen rol, kamunun değil sadece finans sermayenin çıkarlarını korumaktır. MB görevlerinin bilincinde (!) ve görevinin başındadır.

Bağımsız Sosyal Bilimciler (2006) 2006 Yılı Raporu, IMF Gözetiminde On Uzun Yıl,  1998-2008: Farklı Hükümetler, Tek Siyaset, Haziran, Ankara  http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/ (erişim 4.11.2006)
Öncü, A. ve A. Köse (2005) Para ve Merkez Bankası: Bağımsız Bir Merkez Bankası Mümkün Mü?, Politik iktisat yazıları /     Evrensel Gazetesi 2.02.2005
Yeldan, E. (2002) Neoliberalizmin Gözde Ekonomisi Arjantin Çökerken, Birikim Dergisi, Şubat
Yeldan, E. (2006) Merkez Bankası Bağımsızlığı ve Enflasyon Hedeflemesi II, Cumhuriyet, 22.03. 2006
Yeldan, E. (2005) Merkez Bankası: Bağımsız mı? İlgisiz mi? Cumhuriyet, 14 Mart 2005
Yaşlı, F. (2004) "Neo-Liberalizm ve Merkez Bankasının Bağımsızlığı" http://www.sendika.org

 

ContactspcBanaspcCreative Commons Licenseİçeriğimiz CC BY-NC
spcUlaşınspcLisansına tabidir

w3c HTML CSS Compatible

* * * Site kullanım şartlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz * * *