Ana Sayfa > Popüler Yazılar > Gastronomi Plt. > Bir Taşra İstasyonu

Bir Taşra İstasyonu

Şükran Gölbaşı (Cömert) 

Afyon civarında ilk molamızı verdik. Çok üşüyordum, bavulumdan kalın ne buldumsa çıkarıp üst üste giydim.  Çay salonuna geçtim. İnsanlar büyük bir ciddiyetle çaylarını yudumlayıp sigaralarının dumanlarını savuruyorlardı. Yaşlı bir adam, subay traşlı, uzun boylu, durmaksızın öksürüyordu.

Kendime bir çay söyledim, ayaklarımı diğer sandalyeye kaldırdım. Görüş açıma, genç bir çift, bir masaya doluşmuş bir sürü taşralı erkek ve öksüren yaşlı adam giriyordu. Ben de en az onlar kadar ciddiyetle çayımı yudumlarken bütün masaları tek tek inceledim. Yüzünü aradım, yüzüne benzer bir yüz aradım. Beni geçirirken ki dalgın yüzünü, bardaki yorgun yüzünü, sokaktaki çocuk yüzünü, hep biraz kaygılı duran yüzünü... nafile.

Yaşlı adam durmaksızın öksürmeyi kesmiş, durmaksızın beni incelemeye koyulmuştu. Garson çayın parasını hemen istiyordu. Canım hem poğaça yemek hem de hiçbir şey yememek istiyordu. Telefonum çekmiyordu, mesajını okuyamıyordum. Habire kalkan ve konan arabalar anons ediliyordu. Habire seni düşünüyordum. Konuştuklarımızı... Ben aslında çok mu incinmiştim de böyle hatırladıkça demlik gibi buğulanıp duruyordum.

Neydi  böyle taa başından beri? Zaten hep böyle değil midir. Bir şey ta baştan bir yerlerine dokunmuşsa dokunmuştur insanın, yoksa cihan allamesi bile olsa kimse kimsenin duygularını bir santim bile oynatamıyor. Bu aşk meşk işleri hesap işi olmuyordu. O iblis mantığım kontrolü ele almadan ne kurtarırsam. Mantığım şeytanla işbirliği halindeydi kim bilir belki de eski sevgilimle..., güzel bir şeyler yaşamamı istemiyordu.

Hatırladıkça, konuştuğumuz her şey içime dokunuyordu. Oysa ben erkekleri hep ruhsuz, duygusuz, aşkı sırf bir kadınla seks yapabilme uğruna işe koşan mekanik yaratıklar olarak bilirdim. Güzel bir şey bulmuştum. Belki de bulduğum son güzel şeydi, yaşamak istiyordum. Yeterince güçlüydüm, sonuçlarına katlanabilirdim. Sen bunu bilmiyordun. Ne çok şeyden korkuyordun, ne çok ama'n, ne çok keşken vardı. Ben korkmuyor muydum? Ben de korkuyordum ama senin gibi özgürlüğümü kaybedeceğimden değil, çok zor yakalanan güzel bir şeyi kaybetmekten korkuyordum.

Özgürlük de zaten istediğin bir şeyleri yaşamaktan seni alıkoyan duygularına tutsak olmamak değil miydi? Sen kapının bu tarafına çıkmaktan korkuyordun, bense çok geç karar verip tam da benim vazgeçtiğim noktada çıkıp gelivereceğinden.

Soğuktan morarmış ellerimin arasında çay bardağım, gözümün önünden geçit yapan yüzlerin arasında bu taşra istasyonunda durmaksızın seni düşünüyordum. Senin cisminde geç gelen iyilikleri, senin cisminde insanların hayatını yap-boz tahtasına çeviren korkakları, senin cisminde küçük güvencelerden vazgeçmemek için hayattan çalmayı, senin cisminde kişisel mutluluğun ancak bir parça bencillik eşliğinde geldiğini, senin suretin boy aynamdı. 1999

ContactspcBanaspcCreative Commons Licenseİçeriğimiz CC BY-NC
spcUlaşınspcLisansına tabidir

w3c HTML CSS Compatible

* * * Site kullanım şartlarını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz * * *